Skip to main content
Servet Turgut, askeri gözaltındayken meydana gelen yaralanmalar sonucu 30 Eylül'de öldü. Fotoğrafta, torunu ile birlikte köyde bulunuyor. © 2020 Özel  

(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı bir açıklamada, Türkiye'nin güneydoğusundaki köylerinden güvenlik güçleri tarafından 11 Eylül günü alınarak bir helikoptere bindirilen Kürt iki kişiden birinin öldüğünü bildirdi.

İki adam gözaltına alındıktan iki saat sonra hastaneye kaldırılmışlardı. Verilen bir sağlık raporunda, 55 yaşındaki Servet Turgut'un ölümüne yol açan yaralanmaların " düşme, tanımlanmamış," 50 yaşındaki Osman Şiban adındaki öteki kişinin yaralanmalarının da " helikopterden düşme, yüksekten düşme" sonucu oluştuğu belirtilmişti. Turgut 30 Eylül günü hastanede yaşamını kaybetti. Şiban ise 20 Eylül günü hastaneden taburcu edilmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson "Türkiyeli yetkililer, Servet Turgut'un ve Osman Şiban'ın güvenlik güçlerinin gözetimi altındayken, nasıl böylesine ağır bir şekilde yaralanmış olduklarını ve nihayetinde Turgut’un nasıl öldüğünü derhal, etkili ve şeffaf bir şekilde araştırmakla yükümlüdür," dedi. Williamson "yetkililerin Turgut'un, gözaltına alınmadan evvel kayalık bir yerden düştüğü yönündeki ikna edici olmaktan uzak açıklamaları, iki adamın gözaltına alınmalarını ve sağlıklı olarak bir helikoptere bindirilerek götürülmelerine şahit olan görgü tanıklarının ifadeleriyle çelişiyor," şeklinde konuştu.

Uygulanan standart prosedüre göre, yaralanmanın sebebini belirten ilk hastane raporu, normalde hastaların kendilerinden, eğer hasta konuşabilecek durumda değilse de onu hastaneye getiren kişilerden alınan bilgilere dayanır. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün doktorlardan aldığı bilgiye göre söz konusu iki kişi hastaneye kabul edildiklerinde, bilinçleri neredeyse kapalı durumdaymış. Hastaneye askeri personel tarafından getirilmişler ki söz konusu kişilerin kaldırıldığı hastanenin bulunduğu Van ilinin Valiliği tarafından yapılan bir açıklama da bu hususu teyit eder nitelikte. Turgut'un ölüm sebebinin kesinleşmesi için, otopsi raporunun çıkması bekleniyor. 

Van Valiliği tarafından 21 Eylül günü yapılan açıklamada Turgut'un kayalık bir yerden düştüğü ve gözaltına alınmaya direndiği iddia ediliyor, ancak Şiban'ın yaralarından bahsedilmiyor. Açıklamada her iki adam da Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) yardım etmekle suçlanıyorlar. Savcılık ise soruşturma dosyasına, adamların ailelerinin ve avukatlarının bilgi almalarını engelleyen bir kısıtlama koydurmuş durumda.

Turgut'un ailesi İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne Turgut'un 11 Eylül günü Beytüşşebap ilçesinin, Çığlıca köyünün Surik mezrasında çalışmakta olduğunu, bu sırada civarda Türkiyeli askerlerle PKK arasında üç asker ve bir PKK üyesinin ölümüyle sonuçlanan bir çatışma yaşandığını anlattı.

Aile, Turgut'un askerler tarafından tutularak köy meydanına getirildiğini, köyün tüm erkeklerinin de aynı meydanda toplanarak diz çöktürüldüğünü ve kimliklerinin kontrol edildiğini iddia ediyor. Askeri görevliler köylülerden Turgut'un kimliğini teyit etmelerini istemişler, zira Turgut’un kimliği üzerinde değilmiş. Köylülere ayrıca Osman Şiban'ın da kim olduğunu sormuşlar.

Tanıklar, askeri görevlilerin köylülere "acımız var; öfkemizi sizden çıkartmayacağız da kimden çıkartacağız? Köyünüzü yakacağız." diye bağırdığını söylüyorlar. Köylüler, askerlerin öldürülen askerlerden bahsettiklerini düşünmüşler. Güvenlik güçleri daha sonra Şiban ve Turgut'u bir helikoptere bindirip götürmüşler.

İki adamın da aileleri sonraki iki gün boyunca civardaki askeri üsleri arayarak yakınlarını sormuşlar ancak ikisinin de onların gözetimleri altında olmadığı yanıtını almışlar. 13 Eylül günü Turgut'un erkek kardeşi telefonla görüştüğü bir görevliye, kardeşinin nerede olduğunu açıklamazlarsa medyaya haber vereceğini söylemiş. 15 dakika sonra telefonla aranarak, kendisine kardeşi ile Şiban'ın, köylerinden araçla 338 km uzaktaki Van Devlet Hastanesinde, yoğun bakımda oldukları bildirilmiş.

Aile üyeleri ve avukatlar o gün hastaneye ulaştıklarında, adamların odalarının polis koruması altında olduğunu ve odaya girmelerinin engellendiğini görmüşler. Avukatlar İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, adamlar hakkında "PKK'ye yardım ve yataklık yapma" iddiasıyla savcılık soruşturması açıldığını söylediler. Avukatlar, yaptıkları bir suç duyurusu üzerine, savcılığın adamların gözaltında işkence gördükleri yönündeki iddialar için de bir soruşturma başlattığını belirttiler.

Van savcılığı adamlar hakkında bir gözaltı kararı bulunduğunu, polislerin bu nedenle hastanede bekledikleri bilgisini de avukatlara sözlü olarak iletmiş. Avukatlara, adamların gözaltına alındığına dair herhangi bir resmi belge verilmedi.

Turgut ve Şiban’ın avukatlarından biri İnsan Hakları İzleme Örgütü’yle, ilgili hukuki ve tıbbi belgeleri paylaştı. Sağlık raporları askeri görevlilerin iki adamı ilk olarak Van'daki Lokman Hekim adındaki özel bir hastaneye gözaltına alındıkları gün saat 19:13'te götürdüklerini gösteriyor. Adamların yüzlerinde, boyunlarında ve göğüslerinde zedelenmeler, kollarında kırıklar ve kanamaları varmış. Özel hastane durumlarının ağırlığı nedeniyle adamları derhal Van Araştırma ve Eğitim hastanesine sevk etmiş. Adamlar devlet hastanesinde yoğun bakıma yatırılmışlar.

Van Valiliği'nin açıklaması ile görgü tanıklarının ifadeleri arasındaki çelişkiler, yetkililerin, adamların yaşamış oldukları şeyi örtbas etmeye çalıştıkları ve bunun olayın etkin ve şeffaf bir şekilde soruşturulmasını engelleyebileceği yönünde endişe doğuruyorlar. Valilik adamların ikisinin de aynı yerde yakalandığını söylüyor ama tanıklar, Turgut'un köye 15 kadar asker tarafından getirildiğini, Şiban'ın ise bu sırada erkek kardeşi ile çay içmekte olduğunu söylüyorlar.

Şiban hastaneden taburcu edildikten iki gün sonra, savcılık emriyle Şiban’ın evine üç zırhlı araç gönderilmiş ve Şiban'ı ifade verebilecek durumda olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla önceden askeri bir hastane olan bir sağlık kurumuna götürmüşler. Doktorlar Şiban'ın durumu anlatacak oryantasyona sahip olmadığını, günün tarihini bilemediğini ve yaşadığı olayla ilgili konuşamadığını söylediler. Şiban sağlık kontrolünden sonra Van'dan ayrılarak, Mersin’deki ailesinin yanına gitmiş ve halen de orada bulunuyor. Savcılığın Şiban hakkında açtığı soruşturma halen sürüyor.

Son yıllarda, ülkenin güneydoğusunda güvenlik güçleri ve PKK arasında yaşanan çatışmalarda asker kayıpları yaşandığında sivillerin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kötü muamele gördükleri başka olaylar da yaşandı. Örneğin 2019 Mayıs’ında Şanlıurfa Barosu, Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde, bir polisin memurunun öldüğü bir çatışma sonrasında tutuklanan 55 erkek ve kadının işkence ve kötü muamele gördüğünü belgelendirmişti. İçişleri Bakanlığı söz konusu işkence iddialarının "asılsız" olduğunu açıklayarak, konuyu kapatmıştı. 

Uluslararası Hukuk, Türkiye'yi gözaltında yaşanan tüm ölümleri araştırmak ve sorumlularından hukuk önünde hesap sormakla yükümlü kılıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, aralarında Türkiye'ye karşı yapılmış başvurularda alınmış olanların da bulunduğu birçok kararında, kişilerin sağlıklı olarak gözaltına alınıp, gözaltındayken yaralandıkları durumlarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan tüm devletlerin, bu yaralanmaların nasıl gerçekleşmiş olduklarına ilişkin makul bir açıklama sunmakla yükümlü olduklarını açıkça belirtir. Bir kişinin gözaltındayken ölmesi halinde, bu açıklama yükümlülüğü daha da bağlayıcı bir hal kazanır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile teminat altına alınan yaşama hakkının korunabilmesi için, gözaltındaki ölümlerin etkin bir şekilde soruşturulması, bu soruşturmada ulaşılan bulguların, sonuçların ve tavsiyelerin de kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini belirtmiştir.

Williamson, "Güvenlik güçlerinin faili oldukları hak ihlalleri söz konusu olduğunda, bu ihlaller ne kadar ağır olursa olsun, Türkiye'de yerleşik bir cezasızlık kültürü hüküm sürüyor," dedi. Williamson "bu son ağır hak ihlali vakası da daha önceki birçok vaka gibi etkin bir şekilde soruşturulmayacak olursa, sadece söz konusu iki kişi ile ailelerine bir adaletsizlik yapılmış olmakla kalmayacak, Türkiye'nin güvenlik güçlerine hak ihlallerini sürdürmeleri için yeşil ışık da yakılmış olacak," şeklinde konuştu.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic